28 Mart, yüreği yurt sevgisiyle, beyni ışıkla, sesi sevecenlik ve inandırıcılıkla yüklü Erdoğan Naim’in birinci ölüm yıldönümüydü. O değerli insanımızın boşluğu onu sevenler tarafından geride bırakılan yıl boyunca derinden hissedildi… Şahsen benim, son yıllarda en fazla konuştuğum, söyleştiğim aydın insanlarımızdan biriydi… Birkaç televizyon programında da buluşmuştuk. Sürekli okuyup araştıran, gözlemleyen ve yapıcı düşünceler üreten bir aydınımızdı. Sağlık sorunları onu zorlamaya başlayınca sosyal hayattan biraz çekilmek ve televizyon ekranlarına da veda etmek zorunda kalmıştı… Televizyon deyince, televizyon yayıncılığının ülkemize gelmesinde Erdoğan Naim’in oynadığı rolü de anımsamamak olanaksızdır. Tıpkı radyo yayıncılığımızın tarihinde onu başrollerden birinde anımsamamız gibi. Geniş halk kitlelerimizin bir aydın olarak onu geniş alanda tanıması, 2004’de Annan Planı’nın gündeme gelmesi nedeniyledir… O plana şiddetle karşı çıkan aydınlarımızdan biriydi. Gerekçelerini de ekranlarda çok güzel savunmakta, izleyenlerini etkilemekteydi… Ortaya ilginç ve ayağı yere basan düşünceler koyarak o planın halkımız için hüsran olacağını, AB’nin de verdiği hiçbir sözü tutmayacağını savunuyordu ısrarla… Nitekim Türk halkının yüzde 68’lik “evet” oyuna karşın, Erdoğan Abi’nin dedikleri aynen gerçekleşmişti. AB, plana “evet” diyen Türk halkına verdiği sözlerin hiçbirini tutmamıştı. Onunla tanışmamız 1960’lı yılların ortasında halk önündeki bir tartışmaya dayanır. Tarihimizin o en kritik döneminde halkımız korkunç sorunlarla boğuşurken, çareler üretebilme adına açık oturumların yapılması adeta kurumsallaşmıştı. Saray Otel’in bodrum katında düzenlenen bir açık oturuma konuşmacı olarak çağrıldığımda karşımda Erdoğan Abi’yi bulmuştum. Basınımızın yeterince özgür yayınlar yapmadığını ağır şekilde seslendirirken bana dönmüş ve “imamı bulmuşken nikâhı kıyalım” demişti. Savunmamı “ben basının patronu değil, emekçisiyim. Yayın politikalarını belirlemek benim ne haddime” şeklinde yapmıştım. Basının içinde bulunduğu sorunları radikal bir dille seslendirmem, gazeteye dönüşümde patronlarım Cemal ve Sadi Togan Bey’lere hesap vermemi gerektirmişti. Ben daha gazeteye dönmeden açık oturumda konuşulanları abartılı biçimde patronlarıma yansıtacak işgüzarlar vardı!.. Ama bu olaydan sonra onun ölümüne dek uzanan içten bir dostluk başlamıştı Erdoğan Abi ile aramızda.. Bayrak Kurumu’ndaki özverili görevlerinin ardından Abdi Çavuş Sokağı’nda açtığı iş yeri aydınların ve düşünce üreticilerimizin uğrak yeriydi. Orayı kapattıktan sonra oğlu Gökhan’ın 2’nci Selim Sokağı’ndaki iş yerine her gün gelir ve günün boş vakitlerini benim de müdavimi olduğum yakınlardaki lokalde geçirirdi… Haftanın birkaç gününde “Vatan” gazetesinde yazdığı konuları, daha kaleme almadan birlikte tartıştığımız olurdu. Aydın ve demokrat kişiliğinden gelen hoşgörüsüyle bağnazlığı reddeden bir duruşu vardı. Her konuyu sağduyunun potasında tartışmaya ve sentezler üretmeye her zaman hazırdı. 1960’lı yıllardan itibaren çoğu kez takma adla basınımızda köşe yazıları yayımlanırdı. Elbette ki onun hakkında çok şeyler bilinir ve söylenir de, TMT mücadelesini en iyi bilenlerden Emekli Albay Yılmaz Başkaya “Erdoğan Bey 25 Aralık 1963 günü Bayrak Radyosu’na hayat veren üç Teknik Üniversiteli gençten biridir. TMT’nin BİMAL isimli telsizlerini de imal edenlerdendir” açıklamasını yaptı bana… Yusuf Değirmencioğlu’nun dedikleri ise şunlar: “Akdeniz Garanti Bankası Genel Müdürlüğüm döneminde yönetim kurulunda gerek mudi temsilcisi üye, gerekse Yönetim Kurulu Başkanı olarak birlikte çalıştığım kişidir. Uyum içinde çalıştığım son derece kibar ve bilgili bir abimizdi. Akdeniz Garanti Bankası’nın yüzdürülmesinde ve KKTC bankacılık sektörü içerisinde kamu bankası olarak saygın yerini alıp sektörün 4’üncü büyük bankası olmasında önemli katkıları oldu. Hiçbiri unutulamaz.” 2017 yazında okuyucuyla buluşturduğumuz “Efsane Sendikacı Necati Taşkın” kitabını yazdığımı duyduğunda heyecanlandı ve sevindi. “Rahmetli Taşkın hakkında söyleyeceklerim var” diyerek benimle söyleşiye oturdu. BBC’nin Kıbrıs’taki role istasyonunda görev almasında Taşkın’ın kendisine nasıl yardımcı olduğunu anlattı. Ne var ki, o kitabın baskısını göremeden aramızdan ayrıldı. Erdoğan Naim, Bayrak Radyosu’nun kuruluşunda nasıl görev aldığını ise 28 Aralık 2016 tarihli İstanbul Teknik Üniversitesi Mezunlar Derneği dergisinde yayımlanan “Bir Anım Var” başlıklı yazısında şöyle anlatır: “…21 Aralık’ta 55’nci Bölükte görevliydim. O günlerde 55’nci bölük YAK kulübünde yuvalanmıştı. Kulüp şimdiki şehitler abidesi karşısındaki Arca apartmanının yerinde tek katlı, iki caddeye de verandalı şık bir binacıktı. Böylelikle de dört caddeye de hakim, stratejik bir konumu vardı. Bölük burada ve şimdiki hali ile Meclis olan ve adı ‘Dianellos’ diye geçen bir sigara fabrikası halindeki binada mevzilenmişti. O günlerde Girne Kapısı dışındaki yollarda kuş uçmaz, kervan geçmezdi. Kurşun sesleri her tarafa hakimdi. Ayın 23’ü idi. Karşı taraftaki Cumhurbaşkanlığı sarayının YAK binasına bakan burç ucundan bir arkadaşın çağrısı oldu. Bu arkadaş elektrikçi Ersoy Talat idi. Erdoğan Naim’in acele polis karakoluna gitmesi isteniyordu O günlerde TMT karargâhı Girne Caddesi’ndeki polis karakolunda idi. Gerekli izni alarak ve hisarı siper yaparak Girne Kapısı’ndan içeri girdim. Elimde ‘Takarov’ marka tabancam vardı. Elbette ki havada uçuşan kurşun miktarına uygun bir silah değildi bu. Ama taşıyana moral veriyordu işte!.. Polis binasının kapısında beni Dr. Burhan Nalbantoğlu karşıladı. Elinde uzun namlulu ‘Wembley’ marka silahı vardı. Bana ‘Erdoğan’ dedi, silahımız var, moralimiz var, ama çok önemli bir şeyimiz eksik. Sesimiz yok’ dedi. ‘Civar köylere bile ses veremiyoruz. Oysa halka seslenmek gerek; eminim onlar Lefkoşa’da neler döndüğünü bilmek isteyecekler. Bunun için arkadaşlarını topla, organize olun ve bu mücadeleye bir ses kazandırın.’ Bu misyonla ayrıldım yanından. Arkadaşları toplamak zaman almadı. Herkes bu amaca katkıyı severek yaptı. Ve bir kaç gün içerisinde istenen ses çıktı. Bu sesle var oldu BRT. Rahmetli Burhan Nalbantoğlu ve kuruluşta önemli katkısı bulunan İTÜ mezunu Özkan Ragıb’ı burada rahmetle anmak isterim.” İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi Zayıf Akım Bölümü’nden 1963 yılında mezun olan Naim o zamanlarda elektronik ve haberleşme mühendisliğinin adının “zayıf akım” olarak geçtiğini anlatır. Beklemede olduğu dönemde telekomünikasyon bölümünde yardımcı asistanlık yapar ve 1963’de adaya döner. İlk işine, Terazi ile Tatlısu arasındaki sahil bölgesinde BBC’ye ait role istasyonunda vardiya sorumlu mühendisi olarak atanır. O zamanlar dünyada henüz uydu yayını ve haberleşme teknolojisi yoktu. BBC Londra kaynaklı tüm yayınlarını yer yer hoplatarak dünyayı dolaşıyordu. Bu yerlerden ilk üçü Malta, Kıbrıs ve İran idi. Büyük bir tesis idi Terazi’deki… Yayınlar orta dalga ve kısa dalga üzerinden yapıldığı için istasyonun tuttuğu alan oldukça büyüktü. Buradaki bir anısını şöyle anlatmıştı: “Ben oraya atanana kadar, orada çalışan yerlilerin tümü gece bekçileri ve temizleyiciler hariç, Rum’du. İngilizlerden oluşan üst kadronun bana olan ilgisi ve üst maaş sıralarından işe başlamam Rum sendikasının tepkisine yol açmıştı. Bu hava içerisinde bir akşam, vardiya liderliği yaparken, bir Rum yaklaştı ve bana; ‘Erdoğan Bey, bilir misin? Senden önce burada bir Arap uyruklu mühendis vardı. Bir akşam vericiler salonunda vurularak öldürüldü ve kim vurduya gitti. Bilesin diye ve iyiliğin için söylüyorum’ dedi. Bu anımı da o günlerin havasını yansıtmak adına söylüyorum. Buna rağmen dayandım ve 21 Aralık 1963’e kadar orada çalışmayı sürdürdüm.” Erdoğan Naim’in çocukluğu ve gençliği Lefkoşa’nın Yenicami mahallesinde geçti. YAK kulübünün ilk futbolcularından ve kurucularındadır. Ada’ya dönüşünde de boş zamanlarını kulüpte geçirmektedir. Arkadaşları tarafından çok sevilmektedir. Adaya gelişinin üzerinden henüz birkaç hafta geçmeden kulüpte yuvalanmış TMT örgütü mensupları tarafından üyeliğe çağrılır. 21 Aralık 1963’e TMT üyesi olarak girer. Durumun vahametini yakından bilen birisi olarak artık işine gitmesi olanaksızdır. İşe gidemediği halde İngilizler onu 5 ay süreyle öderler, sonra da işine son verirler. TMT üst yöneticileri ellerinde onun gibi bir teknik elaman olduğunu bilmiş olmalıydılar ki, 23 Aralık’ta, Burhan Nalbantoğlu tarafından o tarihi göreve çağırılır. Bayrak Radyosu’nun kuruluşundaki kolektif çalışmaya önderlik yapan Naim, anılarını şöyle anlatır: ”O günler, zor şartlar altında, kurşun sesleri arasında, çevremde sayabileceğim tüm mühendis arkadaşlar görev yapıyordu. Kimileri kesilen Lefkoşa elektriğine çare arıyordu. Mahmut Adiloğlu, Hacı Şakir geceli gündüzlü sağdan soldan toplanan jeneratörlerle bazı can alıcı hizmetlerin devreye alınması için uğraşıyorlardı. Kopan elektrik hatları için alternatif bağlantılar yaparak halka elektrik sağlamaya çalışıyorlardı. Mimarlar, inşaatçılar, yer değiştiren, evlerini terk etmek durumunda olanlar için konut yapma, bir şeyler yaratma uğraşındaydılar. O şartlarda mühendislerin büyük katkı ve gayreti oldu. O günlerdeki mühendislerin gayret ve katkısını hatırladıkça, bir mühendis olmanın gururunu yaşarım.” Mühendisler Birliği 1960’da kuruldu. Erdoğan Naim Birliğin 6 numaralı üyesidir… Arkadaşlarıyla yeni kurulan Birlik için bir bina inşaatına girişirler. Üyelerin çoğu üst görevlerdeydiler. Yer bulundu, projeler çizildi ve 60’lı yılların sonunda az sayıda üyeden toplanan paralar ve inşaat sektöründeki müteahhitlerin de katkılarıyla bina yapımı başlatıldı. Bir süre karkas olarak kalan binanın tamamlanıp bitirilmesi görevi 1968’de Naim’e verilir. Böyle olunca da genel kurulda görev süresi bir yıl daha uzatılır. Ve böylelikle şimdiki Mimar ve Mühendis Odaları Birliği binası açılıp hizmete girer. Birlik olarak çalışmaları daha da yoğunlaşır. Bu arada artan üye sayısı odalaşmayı gündeme getirir. Özellikle de 1974’den sonra odalaşma konusu ivedilik kazanır. Erdoğan Naim, bu odalaşma çalışmalarına katılmayı da kaçınılmaz görev bilir. Sonuçta Birlik süratle gelişerek bugünkü durumuna ulaşır. Birliğe tüm mühendislerin eseri olarak bakar ve bundan gurur duyardı. 1974’ten sonra Kantara’da Rumlardan kalma, savaş sırasında bombalanıp hasar gören TV istasyonunun devreye alınması için, TMT tarafından 5 yıl süreyle oradaki göreve atanır. Toplumun televizyon ihtiyacı da böylece karşılanmış olur. 1980’de erken emekli olur. Piyasada o yıllarda eksikliği hissedilen endüstriyel mühendislik dalında hizmet verecek Elek Mühendislik Ltd.’i kurar. Geçitkale Havaalanı elektrik sisteminin ve uçaklar için gerekli yaklaşma ve kalkış bağlamındaki elektronik araç ve gereçlerin sağlanmasında taşeronluk üstlenen firmaya müşavirlik yapar. Ülkede meslek icra eden müteahhitlerin Elektrik Odası’nca belgelendirilmesi çalışmalarında yer alır. Elek Mühendislik Ltd.’in ömrü 40 yıl sürer. Şirketini 2010’da kapatarak tam emekliliği seçer. Erdoğan Naim’in bir dönem Lefkoşa Türk Kız Lisesi’nde fizik öğretmenliği yaptığını Dr. Gülsen Bozkurt’tan dinledim. Sağlık Eski Bakanlarımızdan Gülsen Bozkurt’un o konudaki bilgilendirmesi şöyle: “Erdoğan Bey ağabeyimizin, şahsen benim ve dönem arkadaşlarımızın üzerinde çok büyük etkileri olmuştur. Belki yaptığı birçok önemli görevlerinin arasında bunu hatırlayan çok fazla insan yoktur ama bu vesile ile anlatmamın doğru olacağı kanaatindeyim. 1967 yılında Lefkoşa Türk Kız Lisesi lise 2 Fen sınıfında okurken Erdoğan bey bizlere bir dönem fizik dersi vermişti. Dersleri son derecede dolu dolu geçen bir hoca idi. Dünyadan kopuk hiçbir iletişimin olmadığı o çok zor günlerde, bizlere dünyadaki güncel sosyal ve siyasi olayları anlatarak bir bilinç oluşturmaya çalışıyordu. Her yönü ile faklı bir hoca idi ve o gününün genç kızlarında, dünyalı olabilmenin alt yapısı ve vizyonunu oluşturmaya çalışıyordu. Kaldı ki ilerleyen yıllarda siyasi hayatımda da çok katkısı olmuştur. Kendisini,her zaman okuyan üreten, mütevazi ve zarif bir insan olarak hatırlayacağız. Işıklar içinde uyusun.” Erdoğan Naim’in politik yaşamı da oldu. Onun politikada eski öğrencisi Dr. Gülsen Bozkurt’la buluşması işte bu dönemine rastlar. Naim, Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP)’nin kurucularındandır. Ve Gülsen Bozkurt da siyasal faaliyetini TKP saflarında göstermiş, bu partiden milletvekili seçilmişti. TKP toplum hayatında uzun süre çok etkili oldu. Naim, kuruluşundan sonuna kadar da bu partinin sadık ve faal üyesi olarak kaldı.
(AHMET TOLGAY – KIBRIS Gazetesi – 1 Nisan 2018)